Afeti doğrudan travmatik bir olay olarak yaşayan vatandaşlarımız için önceliğimiz fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarının sağlanmasıdır. Temel ihtiyaçların karşılanmasının ardından, psikolojik müdahale ve psikolojik ilkyardım süreçleri uzun vadeyi kapsayan, uygulaması uzmanlık ve yeterlilik isteyen, ciddi konular olarak ilerleyen süreçte sürekli gündemimizde olacaktır. Bu konuda yetkin ve yeterli ruh sağlığı uzmanlarımızın özveri ile afet bölgesinde ve sahada sorumluluk alacağını biliyoruz. Okullarda görev yapan psikolojik danışmanlarımıza da sahada travma sonrası toplum psikolojisi açısından ciddi görevler düşüyor. Olayın birincil mağdurları olan depremzedelerimizin olayları kabullendiği ve tepki şiddetinin azaldığı iyileşme dönemine geçiş sürecinde toplum olarak hepimizin sorumlulukları var.
Bu süreçte, şu anki koşullarda depremi sosyal medyadan takip eden dördüncül mağdurlara düşenler nelerdir? Bu çizgide bazı konularda uyarıcı olmayı hem bir sendika başkanı hem de psikolojik danışman olarak gerekli görmekteyim. Öncelikle olayın dolaylı biçimde dördüncül mağdurları da derinden etkileyeceği unutulmamalıdır. Bu aşamada yaşananları basın yayın aracılığı ile ya da sosyal medyadan takip edenler, stres düzeyleri, tepkileri ve duygularında kontrollü olmaya dikkat etmelidir. Olaya ilişkin sosyal medya paylaşımlarında afete dair travmatize görüntülerin yayılması, bu görüntülerin acılı müziklerle dramatize edilerek sunumu, faydadan çok zarar getirir. Bu tür sunumların olayın birincil mağdurları ile onların yakınları üzerinde örseleyici etkilerine karşı, halk olarak duyarlı olunmalıdır. Depremin belirli bir aşamasında acı psikolojisi içinde kişilere tutulmayacak sözler verilmemelidir. Hayatını tekrar düzene koymak, iş yaşamına dönmek ve gelecek planları yapmak durumunda kalacak depremzedeler için tutulmayan sözlerin, hayal kırıklığı olarak döneceği unutulmamalıdır.
Çocuklarımızın psikolojik etkilerden korunması için olaya ilişkin görüntülere sürekli biçimde maruz bırakılmaması da ebeveynlerin toplum ruh sağlığı açısından sorumluluğu içinde sayılmalıdır.
Depremde kaybı olanlarla kurulan iletişimde, afetzedelerin duygularını ifade etmesi sağlanmalı, teselli etmeye çalışmaktan ziyade bu duyguların anlaşıldığı ifade edilmelidir. Gerçekçi iyimserlik halinde travmatik durum kabul edilmeli ve geleceğe yönelik olumlu düşünceler vurgulanmalı, kötümserlik içeren iletişimden kaçınılmalıdır.
Bu süreçte düzeyi ne olursa olsun deprem haberlerini dinleyen ve olaydan haberdar olan çocuklarımızda; afet korkusu, ölümle ilgili düşünceler, sevdiklerini kaybetme yönelik endişe, uykusuzluk, stres gibi duygusal yaşantılar beklenmektedir. Çocuklarla bu konularda açık konuşmak, çocukların duygularını ifade etmelerine yardımcı olmak ve anlayacakları dilde sakinleştirici biçimde sorularına ya da kaygılarına dönük bildirimlerde bulunmak çocukların dolaylı tramvayı sağlıklı biçimde atmasında etkili olacaktır.
Yüzyılın felaketi nedeniyle karışık duygular yaşadığımız ve ruh sağlığı profesyonelleri olarak dahi olaydan etkilendiğimiz bu süreçte, birlik ve beraberlik içinde yaşanan acıları geride bırakacağımıza dair umudumuz bizi hayatta tutacaktır. Depremde yaşamını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, acılı ailelerimize sabır dilerim. Yaralı vatandaşlarımızın tez zamanda şifaya kavuşmalarını temenni ederim.
Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Oğuz ÖZAT
Eğitim Gücü Sen Genel Başkanı