TEKİN TBMM Genel Kurulu’nda Eğitim Bütçesi görüşülürken “Millî Eğitim Bakanlığı'nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü var. Bunların içerisinde sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor" demişti.
TEKİN’in bu açıklamasına ÖZAT, “Devletimizin Millî Eğitim Bakanlığı çocuklarımızın eğitimi için yeterli değil midir? Yeterli ise bu protokollere gerek var mıdır? Yeterli değilse neden STK protokollerine gerek duymak yerine Bakanlık çalışmalarını iyileştirme yoluna gidilmiyor?
Eğitimin ‘’koşulsuz kabul’’ ilkesini ihlal eden bu icraatları kabul etmiyoruz. Toplumda cemaat ve tarikat olarak bilinen grupların eğitimde asla yeri olmamalıdır.
Eğitim öğretim faaliyetlerinde din öğretimi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinin sorumluluğunda iken tarikat ve cemaatleri eğitim sürecine dahil etmek, içeriği bilinmeyen protokoller imzalamak bu süreçte öğrencilerin sağlıklı din öğretimine zarar vermektedir. Ayrıca bu durum toplumda huzursuzluk yaratmakta, din ve vicdan hürriyetini olumsuz etkilemektedir.
Milli Eğitim Bakanının TBMM Genel Kurulu’nda çocuklarımızın eğitimi için STK dediği cemaat- tarikat protokollerinde böyle can simidi gibi kurtarıcı olarak bahsetmesi ayrıca üzüntü verici bir durumdur. Devlet ülkesindeki çocuğu eğitmekten aciz değildir.
Manevi Danışman olayına da 2018’de dikkat çekmiş, sorunlar yaşatacağını ifade etmiştim. Bugün bu tehlikeyi daha net görebilmekteyiz. Eğitim işinde pedagojik eğitimi olmayan kişilerin sınıflara girmesi, çocuklarla çalışması sorunlara yol açacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de dediği gibi “Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir. Medeniyetin emrettiğini ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir.
Muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmak ve uluslararası düzeyde eğitim kalitemizi arttırabilmek için bu yanlıştan bir an önce dönülmeli ve eğitimin bağımsız ve herkesi olduğu gibi kabul eden objektifliğine zarar verilmemelidir.” dedi