EĞİTİM VE BİLİM GÜCÜ DAYANIŞMA SENDİKASI ( EĞİTİM GÜCÜ SEN )
20/09/2021 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından tescillenen sendikamız, kuruluşundan bugüne Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri İş Kolunda kamu çalışanlarına karşı olan sorumluluğu gereği pek çok projede hakkaniyet ölçüsünde mücadele vererek kamudaki yaşanan tüm sorunları ortadan kaldırmayı hedefine koymuştur. Sendikamız kamu yararı gözeterek çalışan - işveren ilişkileri çerçevesinde günümüz şartlarına uygun, hakkaniyetli bir toplu sözleşme yapılmasını beklemektedir.
Sendikamızın 2023 yılı, 7. Dönem Toplu Sözleşme Talepleri aşağıda yer almaktadır.
Eğitim çalışanları neredeyse açlık sınırında maaşa mahkûm edilmiştir. Enflasyonun zirvede olduğu, her gün zam haberine uyandığımız bugünlerde, zam yapılmayan tek kalem ne yazık ki çalışanların emeğinin karşılığı olan maaşları olmuştur. Her gün artan giderlere karşın çalışanların maaşları yetersiz kalmakta, sürekli artan enflasyon nedeniyle alım gücü giderek azalmaktadır. Eğitim; toplumun temelini ve geleceğini oluştururken, eğitimciler ise bu temelin en önemli yapı taşı ve gelecek nesillerin yetişmesinde en önemli unsurdur. Eğitim çalışanlarının; okullarına ve kurumlarına mutsuz gitmesi, geçim derdi yüzünden işine ve öğrencilerine yoğunlaşamaması nesillerin kaybına yol açacak kadar mühim bir konudur. Bu sebepledir ki eğitim çalışanlarının maaşlarının en azından yoksulluk sınırı üzerinden ( 34.000 ₺ ) hesaplanması ve maaşlarından kesilen vergi diliminin %15’e sabitlenmesi talebimizdir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 32. Maddesi gereğince, her yıl eylül ayında “Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneği” verilmektedir. Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneği en az bir maaş tutarı kadar olmalı ve öğretmenler (ilköğretim okul müdürleri ile yardımcıları, cezaevi okullarında çalışan öğretmenler, yönetici, eğitim uzmanı ve eğitim uzman yardımcıları dahil) ile beraber Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında görev yapan tüm eğitim çalışanları bu haktan faydalandırılmalıdır.
Kamuda işçi kadrosunda çalışanlara bayramlardan önce ikramiye ödemesi yapılmaktadır. 30.04.2018’de toplanan Bakanlar Kurulu sonrası memur emeklilerine verilecek ikramiyenin şartları belirlenmiş ve açıklanmıştır. Bu tarihten itibarende memur emeklileri her bayramda ikramiyelerini almaktadır. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunun 28. maddesine göre memurun ikramiye hakkı bulunmaktadır. Bu kanuni hakka dayanarak son günlerde aldığı yetersiz zamla ekonomik şartların altında ezilen, aldığı maaş açlık sınırına dayanan memurların ikramiye talepleri daha fazla göz ardı edilmemelidir.
Şefler; 10.07.2018 tarihinde yayımlanan Resmî Gazetenin 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yönetim hiyerarşisinde yer almaktadır. Memuriyette geçirilen 5 yıl ve bunun en az 3 yılı Genel İdare Hizmetleri sınıfında tecrübe kazandıktan sonra meslekleriyle ilgili olarak yapılan yazılı ve mülakat sınavlarında başarılı olduktan sonra kurum içerisinde atanmak suretiyle Millî Eğitim Bakanlığının iş ve işleyişinde önemli role sahip olmanın yanında sorumlu oldukları birimlerde yapılan işlerinin çözümü noktasında ilk sorumlu kişilerdir. Bu sebeple ve maalesef ki; şefler, hiyerarşik sıralamada kendilerinden daha alt kademede olan ve daha az sorumluluk sahibi çalışanlara göre özlük hakları bakımından geri bırakılmış olup bu durum çalışma barışını bozmaktadır. Özel Hizmet Tazminatında şefler için 1-4.’üncü derece tarifi yapılmış, ancak kadro dereceleri 3. Derecenin altına ilerleyememektedir. Ayrıca şeflerin ek göstergeleri 2800 olarak belirlenmiş, makam ve görev tazminatı verilmemiştir. Buna karşın yönetici grubunda yer almayan müfettiş ve a düzeyi uzman kadrolarına 3600 ek gösterge ile makam ve görev tazminatı verilmektedir. Şef kadrosunda çalışan personelin kadro derecelerinin 1. dereceye kadar ilerlemesinin sağlanması, 3600 ek gösterge, makam ve görev tazminatlarından yararlandırılması gerekmektedir. Bu haksızlığın giderilmesi amacıyla şeflerin özlük hakları ve ücretlerinde iyileştirme yapılmalıdır.
Eğitim çalışanlarının aldıkları maaş ne yazık ki açlık sınırındadır. Öğretmen ve memurlar temel ihtiyaçlarını sağlamakta bile zorlanır hale gelmişlerdir. Özellikle büyükşehirlerde yaşayan eğitim çalışanlarının aldıkları maaşlarla geçimlerini sürdürmeleri, kiralarını ve ulaşımlarını karşılamaları artık çok zor hâle gelmiştir. Aynı şekilde ücra köylerde çalışan memurların aylık servis ücretleri neredeyse maaşlarının yarısına denk gelir olmuştur. Tüm eğitim çalışanlarına; Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında görevli personelde olduğu gibi yemek ve ulaşım desteği sağlanması, lojman bulunmayan il, ilçe ve köylerde de barınma yardımı yapılmalıdır.
Kamu çalışanı sisteminin temelinde insan haysiyetine yaraşır bir yaşam biçimini önceleyen, mali, sosyal ve özlük hakları bakımından saygın iş ilkesiyle biçimlenmiş çalışma şartları olmalıdır. Bu bağlamda sözleşmeli öğretmenlik statüsünün hukuki bir karşılığı bulunmadığından kabul edilmesi mümkün değildir. Öğretmenlerin anayasal haklarını kısıtlayan, aile birliğini bozan, öğretmeni eşi ile işi arasında tercihte bulunmaya zorlayan, öğretmenler odasında itibarını örseleyen, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Öğretmenler arası fırsat eşitliğini sağlamak, öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu artırmak adına geçmiş af uygulamalarında olduğu gibi görevde belirli süreyi tamamlayan ve çeşitli nedenlerle (boşanma, eşin işsiz kalışı vb.) zorunlu hizmete tabi olan, bu affı bekleyen öğretmenlerimizin de haklı talepleri karşılanmalıdır.
Enflasyon karşısında kamu çalışanlarının her geçen gün alım gücünün geriye gitmesi neticesinde günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiştir. Yaşanılan bu olumsuz durum özellikle hane içerisinde sadece bir kişi çalışıyorsa daha da belirgin bir şekilde hissedilmiştir. Bu eksende verilen aile yardımı asgari ücretin 1 / 2 ‘ si, çocuk yardımı ise asgari ücretin 1 / 3 oranına yükseltilmelidir.
Bankaların kendi aralarında anlaşmaları ya da banka şubesi az olan ilçelerde rekabetin az olması nedeniyle promosyon anlaşmaları çok düşük şekilde sonuçlanmaktadır. Diğer kurum anlaşmaları ile kıyasladığımızda promosyon tutarlarının çok az olması sebebiyle mağduriyetler oluşmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesinin tek yolu, promosyon anlaşmasının tek çatı altında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda bir çalışma yapmayacaksa eğitim çalışanları çalışmak istediği maaş bankasını tıpkı emekli kamu personellerinde olduğu gibi kendisi seçebilmeli ve istediği banka ile anlaşabilmelidir.
Mesleğinde 3. yılını tamamlamış öğretmenlerimize sınav koşulu aranmaksızın uzman öğretmen unvanı, 7. yılını tamamlamış öğretmenlerimize de yine sınav koşulu aranmaksızın başöğretmenlik unvanı verilmelidir. Yüksek lisansını tamamlamış öğretmenlerimize uzman öğretmenlik, doktorasını tamamlamış öğretmenlerimize başöğretmenlik süre şartı aranmaksızın verilmelidir. Ayrıca Uzman ve Başöğretmenlik ile oluşan maaş artışı, öğretmenlerin emekliliklerine de yansıtılmalıdır. Ücretli öğretmenlik süresi Uzman ve Başöğretmenlik sürelerine dahil edilmelidir.
“Asrın Felaketi” olarak nitelendirilen deprem sonrası birçok öğretmen ve eğitim çalışanın; evleri yıkılmış, can ve mal kaybı yaşanmıştır. Tayin hakkının, neredeyse ölüme bağlandığı mazeret tayinini de birçok personel kullanamamış, travma yaşadıkları bölgeden taşınma şansları kalmayan eğitim çalışanlarının gidecekleri bir evleri kalmamıştır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda kişinin tercihine bağlı olarak, koşulsuz tayin hakkı verilmelidir.
OHAL bölgesinde görev yapan ve yapacak öğretmen, eğitim çalışanlarına özlük haklarına yönelik iyileştirmeler yapılmalı, bu bölgelerde çalışmayı teşvik etmek amacıyla mali haklarına ilave tedbirler alınmalı ve barınma ihtiyaçları karşılanmalıdır.
OHAL ilan edilen 11 il, teşvik amacıyla zorunlu hizmet bölgesi sayılmalı ve hizmet puanları güncellenmelidir.
Okullarında Müdür/Müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken 06/02/2023 Kahramanmaraş Pazarcık merkezli deprem sebebiyle olağan üstü hâl ilan edilen illerde Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin “Mazeret ve Engellilik Durumuna Bağlı Yer Değiştirmeler” başlıklı 49. maddesi ve Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğin “Sağlık Mazeretine Bağlı Yer Değişikliği” başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrası gereği yer değişikliği talebinde bulunan ve Bakanlığımızca yer değişikliği uygun görülen personel kendisinden kaynaklı olmayan nedenlerle görev süresi devam etmekteyken il değiştirmek durumunda kalmış ve müdür/müdür yardımcılığı haklarını kaybetmiştir. Görev yeri değişen personelin hak kaybını önlemek adına, atamasının yapıldığı il ve ilçelerde boş bulunan müdür/müdür yardımcısı kadrolarında değerlendirilmesi, boş bulunmaması durumunda haklarının saklı tutularak Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Takvimi doğrultusunda ilk atama döneminde haklarının verilmesi talebimizdir.
Millî Eğitim Bakanlığı; öğretmenlerin diplomaya dayalı branş / alan değişikliğini 1 Mart 2022 tarihinde gerçekleştirmiştir. Bakanlık tarafından temayül haline gelen branş/alan değişikliğine 2023 yarıyıl atama takvimi içerisinde yer verilmesi konusunda sendikamıza birçok talep iletilmektedir. Eğitim gördükleri alanlarda eğitim-öğretim hizmetine devam etmek isteyen öğretmenlerimizin bu taleplerine karşılık, Bakanlığımızın gerekli çalışmaları yaparak alan değişliğinin 2023 atama takvimine eklenmesi çalışma barışı için gereklidir.
“Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik.” anlamına gelen aile; toplumun temelini oluşturan yapıdır. Sözleşmeli öğretmenler, eşinden ve çocuğundan ayrı kalmakta, geleceğimiz olan nesiller anne veya babasından ayrı büyümektedir. Sözleşmeli öğretmenlerin aile birliğinin sağlanması elzem bir konudur. Son düzenlemeyle kadroya geçirilen sözleşmeli personele tayin hakkı kısıtlaması yeni mağduriyetler yaratmıştır. Mağduriyetin giderilmesi için kadroya geçen sözleşmeli öğretmene; kadrolu öğretmene tanınan “aile birliği” hakkının sağlanması gerekmektedir
Okullarda her 500 öğrenci ve katlarında psikolojik danışman norm güncellemesi yapılması; gerçekleştirilen atamaların yetersiz kalmasına, psikolojik danışma hizmetleri ve rehberlik faaliyetlerinin yürütülmesinde sorunlar oluşmasına sebep olmaktadır. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin doğru yürütülmesi için maksimum 250 öğrenci ve katları için Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman normunun açılması, hizmetin ulaşmasını ve daha etkin yürütülmesini sağlayacaktır. Ayrıca 1 öğrenci nakli ile rehberlik normu düşmekte okuldaki Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman sayısı eksilmekte veya tamamen normu kapatılmaktadır. Okul normunun, aşağıya doğru 50 öğrenci toleranslı olması Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışmanların 1 öğrenci ile normunun boşalmasını önleyecektir. Normların tutarlı olması rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin aksamaması için önemlidir. Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası olarak, konuyla ilgili mağduriyetlerin giderilebilmesi için Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman norm düzenlemesi ile ilgili yönetmelikte gerekli düzenlemelerin yapılmasını, yeni atamaların da yeni norm düzenlemesine uygun şekilde yapılmasını talep etmekteyiz.
Mesleki Teknik Anadolu Liselerinde ve Mesleki Eğitim Merkezlerinde görev yapan meslek öğretmenlerinin derslerine ön lisans mezunu teknikerlerin ücretli öğretmen olarak görevlendirilmesi lisans mezunu meslek öğretmenlerinin yeterli atama hakkı alamamasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda ders saatlerinin az sayıda verilmesi, uzmanlık gerektiren meslek dersleri için yeterli olmamakta bu da meslek dersleri öğretmenleri için norm açılmasını engellemektedir. Meslek dersi sayılarının arttırılması, meslek branşlarının atama sayısının yükseltilmesi ve meslek dersi öğretmenlerine tayin haklarında kolaylık oluşturulması talebimizdir.
Küçük yaş grubu ve özel eğitim gerektiren öğrencilerle çalışan öğretmenlerimiz çalışma gruplarının riskli olması dolayısıyla neredeyse molasız eğitim vermek zorunda kalmaktadır. Okul öncesi ve özel eğitim öğretmenleri için her okula yardımcı personel desteği sağlanmalı, öğretmenlerin teneffüs saatleri ayarlanmalıdır. Çalışma koşulları bakımından insani olmayan aralıksız çalışma hem verimi düşürmekte hem öğrencileri riske atmaktadır. Yapılacak değişiklik ile sınıflarda yardımcı personel bulundurularak öğretmenlerimiz desteklenmeli ve çalışma saatleri ve molaları tekrar düzenlenmelidir. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öncesi eğitim veren kurumların yetersiz olması sınıfların fazla mevcutlu olmasına yol açmaktadır. Yeni anaokulları ve anasınıfları açılmalı, okul öncesi atama sayıları arttırılarak öğretmen ihtiyacı giderilmeli ve okul öncesi eğitim desteklenmelidir.
Cumhurbaşkanlığı tarafından kamuoyuna deklare edilen; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde, “Engelli Kamu personelinin üst düzey ve yönetici kadrolarında görevlendirilmesi” ile ilgili hedef ve tasarrufları doğrultusunda liyakat sahibi engelli kamu personelinin yönetici kadrolarındaki sayısı ivedilikle arttırılmalıdır.
Engelli bireylerin de hayatı kolaylaştıran, özellikle de engelli olmayan bireylerle aradaki fırsat eşitliğini sağlayan teknolojilere azami derecede ihtiyacı bulunmaktadır. Söz konusu teknolojiler yüksek maliyetlerinden ve Türk vatandaşlarının bu maliyeti karşılayacak alım gücüne sahip olmamalarından ötürü, kuvvetli ihtiyaç duyulan araç-gereçlerin temini noktasında finansal destek sağlanması artık bir gereklilik haline gelmiştir. Bahsi geçen cihazlar ileri teknoloji ürünü ve ithal ürünler olmaları sebebiyle yüksek fiyat etiketine sahip bulunmaktadır. Yeterli ekonomik imkânlara sahip olmayan engelli vatandaşlar açısından bu cihazlara erişmek maalesef pek mümkün değildir. Bu sebeple Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın öncülüğünde ve desteğiyle engelli vatandaşların temin etmekte zorlandıkları yüksek maliyetli elektronik cihazların satın alınmasında kredi desteğine fazlasıyla ihtiyaç duyulmaktadır. Devlet bankalarından sağlanacak uzun vadeli faizsiz kredilerle engelli vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanabilmesi mümkün olacaktır.
Devlet memurlarının kazanılmış kademe ilerlemesi yapabilmeleri için bulundukları kademede en az 1 yıl çalışmaları, derece yükselmesi yapabilmeleri içinse bulundukları derecede en az 3 yıl ve bu derecenin üçüncü kademesinde en az 1 yıl bulunmaları gerekirken, bazı memurların her iki yıllık hizmet süresi karşılığında ilave bir kademe alarak 2 yılda bir derece yükselmesi yapmaları mümkün olabilmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre; yer değiştirme suretiyle atanma uygulamaları kapsamında belirli bir süre görev yapmak üzere, mecburî olarak sürekli görevle atanan memurlardan kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara, bu yörelerde fiilen çalıştıkları sürelerin her iki yılı için bir kademe ilerlemesi daha verilir. Diğer taraftan, 150 Seri No’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde; atama ve yer değiştirme yönetmeliklerine göre zorunlu atama kapsamında olup da kalkınmada 1. derecede öncelikli yörelerdeki illere herhangi bir nedenle isteği üzerine atanan personelin de 2 yıl hizmet karşılığı 1 ilave kademe yapabileceğine ilişkin hükümler yer almıştır. Ancak kalkınmada 1.derece öncelikli yerlerde görev yapan memurların sadece bazılarının 2 yıl hizmet karşılığı ilave bir kademe alacakları görülmektedir. Her iki yıl hizmet karşılığında ilave bir kademe ilerlemesi yapılabilmesi için; Devlet memurunun, kurumu tarafından çıkarılan özel düzenlemelere göre, zorunlu yer değiştirmeye tabi personel olması gerekir. Bu memurun, kalkınmada 1.derece öncelikli yerlerde görev yapıyor olması (zorunluluk, eş durumu, kendi isteği ve benzer sebeple) gerekir. Öte yandan, Kalkınmada 1. derece öncelikli illere engeli nedeniyle tercih yapmak mecburiyetinde olan, zorunlu yer değiştirme kapsamında olmayan engelli memurlar bu bölgelerde görev yaptıklarında, bu statülerdeki hizmet süreleri karşılığında ilave kademe ilerlenmesi yapamamaktadır. Söz konusu bölgelerde görev yapan engelli personellerin de ilave kademe ilerlemesi uygulamasından yararlandırılmasının bir hak olduğunu düşünmekteyiz.
PİKTES Projesinin süreli ve bütçeli olması, öğretmen maaşlarının proje bütçesinden ödeniyor olması nedenleriyle proje kapsamında ataması yapılan öğretmenlerin kadro talepleri ertelenmekte veya reddedilmektedir. Bu durum devlet okullarında, MEB’e bağlı kadrolu öğretmenle aynı işi yaptığı halde işçi statüsünde görünen PİKTES öğretmenlerini yıpratmaktadır. Çalışma sürelerinin belli olmaması, projenin 7 yılı doldurması, okullarda öğretmenlik mesleğini icra ettikleri halde çalışma şartlarında ve haklarında kadrolu öğretmenlerle belirgin farklılıkların olması öğretmenlerin mesleki ve kişisel verimini de etkilemektedir. Proje kapsamında ne kadar süreyle çalışacağını bilmeyen PİKTES öğretmenleri; aile kurma, geleceği planlama konularında ciddi anlamda sıkıntılar yaşamaktadırlar. PİKTES Projesi kapsamında atanarak 7 yıldır hizmet veren yaklaşık 3200 öğretmen, görevde geçen sürenin hizmet puanlarına eklenmesini ve kalıcı istihdam sağlanıp kendilerine öğretmen kadrosu verilerek gelecek kaygısından kurtulmak istemektedir.
Yükseköğretim kurumlarında çalışan idari personellere 15 yıldır tayin hakkı tanınmamaktadır. Devlet kadrolarında çalışan tüm memurların belirli takvimlerde tayin hakkı mevcut iken, yükseköğretim kurumlarında çalışan idari personelin tayin hakkı bulunmamakta ve bu durum yıllardır sürmektedir. Üniversitelerde çalışan idari personeller için tayin takvimi yayımlanarak yer değişikliği hakkı tanınmalıdır.
Yardımcı Hizmetler Sınıfında görevli kamu çalışanları,657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre çalıştırıldıkları halde aynı kanun hükümlerine göre çalışan diğer memurlara göre özlük ve mali haklar açısından mağduriyet yaşamaktadırlar. Eğitim durumları yükseldikçe özlük haklarında herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Zaten, yardımcı hizmetler sınıfında bulunan personelin büyük bir çoğunluğu görevlendirme suretiyle genel idare hizmetleri sınıfı kapsamındaki görevleri yerine getirdiği saha çalışması yapıldığı zaman görülecektir. Bu haksızlığın giderilmesi ve çalışma barışının sağlanması amacıyla Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan kamu çalışanları 1 kereye mahsus olmak üzere eğitim durumlarına göre bir üst kadroya atanmaları sağlanmalıdır.
Eğitim fakültelerinin ilgili bölümlerinde lisans eğitimini tamamlamış KPSS sınav sonucuna göre devlet kadrolarına memur olarak ataması yapılmış eğitim fakültesi mezunlarının daha önceki yıllarda olduğu gibi kurumlar arası geçiş hakkı tanınarak okullarına kavuşmaları sağlanmalıdır. Memurlarımız kurumlar arası geçiş yaptıklarında devlet bütçesine maddi anlamda yük olmayacak aksine okullarımızdaki öğretmen açığının tamamlanmasına destek olacaklardır. Eğitim fakültelerinden mezun olmuş ve farklı kurum kadrolarında zaten görev alan memurlarımıza kurumlar arası geçiş hakkı tanınmalıdır.
Okullarımızdaki ders programları incelendiğinde uygulanan programların ağırlıklı olarak sınava hazırlığa yönelik dersleri içerdiği, öğrencilerin sınav odaklı bir eğitime tabii tutulduğu görülmüştür. Halbuki küçük yaşlardan itibaren geliştirilmesi ve öne çıkarılması gereken yetenek ve ilgi alanları ne yazık ki ileri yaş dönemlerinde bile yeterince vurgulanamamaktadır. Öğrencilerin ilgi ve yetenek alanlarını geliştirmek, fiziksel, psikolojik, sosyal rahatlama ve gelişimlerine katkı sağlamak için küçük yaş gruplarından itibaren eğitim programlarımıza resim, beden eğitimi, müzik, bilişim, rehberlik gibi alanların eklenmesi, ekli olan yaş gruplarında ise ders saatlerinin arttırılması, programlardan kaldırılan rehberlik ders saatlerinin ise tekrar programa dahil edilerek öğrencilerin psikososyal gelişimlerine de katkı sağlanması önem arz etmektedir.
Anadolu liselerinde uzun zamandır mevcuda uygun yatırım yapılmadığından özellikle İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerde 40-50 kişilik sınıf mevcutları oluşmuştur. Geçmişte olduğu gibi sınıf mevcutlarının 24’te sabitlenmesi, yatırım yapılması, öğretmen atamalarının arttırılması ve yeni okulların, sınıfların açılması gereklidir.
İdarecilerin; öğretmen ve eğitim çalışanlarına dönük hatalı uygulamalarında hukuki süreç sonrası uygulamayı yapan idarecinin dava ücretlerinin kendileri tarafından karşılanması devlet zararını önleyecek ve MEB’de en çok şikayet konusu olan idarecilerin mevzuata uygun olmayan personel yönetiminin önüne geçerek; mobbing, angarya ve baskıyı azaltacaktır.
Erişilebilirlikle ilgili konularda; bakanlıklar ve tüm devlet kurumları arasındaki iş birliğini ve eş güdümü sağlamak, fiziki, akademik ve dijital erişilebilirlik çalışmalarını yürütmek ve kamu mali kaynaklarını, insan gücünü, enerji ve zaman israfını önleyerek erişilebilirlik ile ilgili çalışmaların tek elden yürütülmesinin sağlanması amacıyla “Cumhurbaşkanlığı Erişilebilirlik Ofisi” kurulmalıdır.
100.000 öğretmen atama talebimiz; güçlü, müreffeh ülkemiz ve milletimizin geleceği için bir taleptir. Eğitimin güçlenmesine dönük, eğitim sisteminin bugünden daha iyiye gitmesi için bir taleptir. Eğitim, ekonomiye kurban verilmeyecek kadar değerlidir. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda 90.000’e yakın ücretli öğretmenin bulunması, bir başka deyişle 1.000.000 öğretmenin%10’unun ücretli olması 100.000 öğretmen atamasını gerekli kılmaktadır. Konuya bu açıdan baktığımızda ücretli öğretmenlere verilen maaş ve sigorta masrafları göz önünde bulundurulduğunda atama yapmış olmak devlete ekonomik olarak çok büyük bir yük getirmemektedir. Öğretmen adayları atanmayı beklerken öğrenciler de sınıflarında her dönem, yıl değişemeyen öğretmen bekliyor. Bu sebeple Millî Eğitim Bakanlığı’nın açıklamış olduğu 45.000 öğretmen atama rakamı yeteriz kalmış ve ek atama ihtiyacını zorunlu kılmıştır. Sendika olarak talebimiz; açıklanan 45.000 atama rakamına ek tüm branşlara adil dağılımla 55.000 atama yapılması, ülkemizde öğretmen açığının giderilmesidir.
Yılın belli dönemlerinde belirli gün ve haftalarda düzenlenen programlarda görev alan öğretmenler için ilave ek ders ücreti verilmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde idari kadroda görev alan, idari üst sorumluluklar taşıyan, zor şartlarda ve özveri ile görev yapan Bakanlığınıza öğretmen olarak atanmış ve sonrasında görevde yükselme ile Şube Müdürü olan personelin söz konusu kariyer olanağından mahrum edilmemesi önemlidir. Uzman Öğretmen ve Başöğretmen kariyer basamakları aday koşullarına Şube müdürlerinin dahil edilmelidir.
Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmeliğin, Rehberlik alan öğretmeni norm kadrosu bölümü MADDE 21- (3) (Değişik: 30/10/2017-2017/10939 K.) “Özel eğitim kurumlarında çırak/öğrenci sayısının 100 ve 100’ün katlarına, diğer eğitim kurumlarında ise çırak/öğrenci sayısının 500 ve 500’ün katlarına ulaşması hâlinde her defasında ilave olarak 1 rehberlik alan öğretmeni norm kadrosu daha verilir.” ifadesinden hareketle Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışmanların ataması gerçekleştirilmektedir. Okullarda her 500 öğrenci ve katlarında norm güncellemesi yapılması gerçekleştirilen atamaların yetersiz kalmasına, psikolojik danışma hizmetleri ve rehberlik faaliyetlerinin yürütülmesinde sorunlar oluşmasına sebep olmaktadır.
Aynı yönetmelikte geçen; MADDE 21- (2), (b) (Değişik: 30/10/2017-2017/10939 K.) “İlkokullarda öğrenci sayısı 300, ortaokul, imam hatip ortaokulları ve anaokullarında öğrenci sayısı 150 ve daha fazla olanların her birine 1 rehberlik alan öğretmeni norm kadrosu verilir.” İfadesinden hareketle İlkokullarda her 300 öğrenci için 1 Rehber Öğretmen / Psikolojik Danışman normu verilmektedir. Küçük yaş grubu öğrenciler için rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin ne kadar önem arz ettiği düşünüldüğünde 300 öğrenci sayısına bağlı norm verilmesinin birçok mağduriyete sebep olacağı aşikardır. Hizmetin doğru yürütülmesi için maksimum 250 öğrenci ve katları için Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman normunun açılması, hizmetin ulaşmasını ve daha etkin yürütülmesini sağlayacaktır. Ayrıca 1 öğrenci nakli ile rehberlik normu düşmekte okuldaki Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman sayısı eksilmekte veya tamamen normu kapatılmaktadır. Okul normunun aşağıya doğru 50 öğrenci toleranslı olması Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışmanların 1 öğrenci ile normunun boşalmasını önleyecektir. Normların tutarlı olması rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin aksamaması için önemlidir. Konuyla ilgili mağduriyetlerin giderilebilmesi için Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman norm düzenlemesi ile ilgili yönetmelikte gerekli düzenlemelerin yapılması talep ediyoruz.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 104. Maddesinin Mazeret İzninin A bendi ‘’Kadın memura; doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave edilir. (Ek cümle: 29/1/2016 – 6663/6 md.) Doğum öncesi analık izninin başlaması gereken tarihten önce gerçekleşen doğumlarda ise doğum tarihi ile analık izninin başlaması gereken tarih arasındaki süre doğum sonrası analık iznine ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir. (Ek cümleler: 29/1/2016 – 6663/6 md.) Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan eşlerine, çocuğun teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta süre ile izin verilir. Bu izin evlatlık kararı verilmeden önce çocuğun fiilen teslim edildiği durumlarda da uygulanır ‘’ maddesinde yer alan kadına verilen doğumdan önce ve sonra 8’ er haftalık analık izninin 24 hafta doğumdan önce 24 hafta doğumdan sonra olmak üzere toplam 48 hafta şeklinde düzenlenmelidir. Ayrıca aynı maddenin B bendinde yer alan ‘’ Memura, eşinin doğum yapması hâlinde isteği üzerine on gün babalık izni verilir ‘’ ibaresi yer almaktadır. Buradaki izin süresi doğumdan önce 2 hafta, doğumdan sonra 2 hafta olarak düzenlenmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında çalışan tüm personellerine işçilerde olduğu gibi 3 ayda bir, yılda 4 kez olmak suretiyle maaş ikramiye verilmelidir.
Kurumlarda Müdür yardımcısı, müdür başyardımcısı, müdür, şube müdürü, ilçe müdürü, il müdür yardımcısı, müfettiş kadrolarında görev yapan yöneticilere makam tazminatı ödenmelidir.
Ataması yapılan engelli kamu personeline karşı engelinden dolayı görev ve sorumluluk vermeme, atıl bırakma, rencide etme gibi hak ihlalleri ve ayrımcılık vakalarının önlenmesi için kurum yöneticilerine yönelik hizmet içi eğitim semineri verilmelidir.
Günümüzde engelli camiasının en önemli sorunlarından biri, hem bakanlıklar, hem de belediyelerin engellilik alanında çalışan organları ile toplumun engelli kesimi arasındaki iletişimin zayıf ve yetersiz olmasıdır. Bu durum, kurumların engellilere yönelik çalışmalarında ve ürettiği hizmetlerde ciddi mânada bir uyumsuzluğun doğmasına, ihtiyaca bağlı taleplerin beklenen oranda cevap bulamamasına ve hatta insan emeğinin ve mâli kaynakların israfına yol açmaktadır. Bu meselenin çözümü engellilik alanına hakim, bilgi, beceri ve deneyim sahibi, empatik iletişim kurabilme özelliğine haiz engelli kadrolarla mümkündür. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde engellilere yönelik faaliyet gösteren müdürlük ve birimlerdeki yönetici kadrolarının gerekli donanıma sahip, kendini ispatlamış engelli bireylerden oluşması yukarıda değindiğimiz sebepten ötürü elzemdir; zira bu, engelli toplumu ile kamunun engellilere yönelik çalışmalar yürüten kurumları arasındaki bağın kuvvetlendirilmesi, söz konusu kurumların verimliliğinin ve etkinliğinin arttırılması hususunda bir gerekliliktir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Engelli bireylerin yönetici olmalarının önündeki engellerin kaldırılmasının gerekliliği noktasındaki beyanına paralel olarak, engellilere hizmet eden birim ve müdürlükler engelli yöneticiler tarafından yönetilmelidir.
5510 ve 5434 Sayılı Kanuna tabi memurlar arasında özlük ve emekliliğe esas uçurum giderilmeli, her iki taraf arasında eşit ve adil koşullar sağlanmalıdır.
Yükseköğretim Kurumları ve Milli Eğitim Bakanlığı Çatısı altında çalışan tüm kamu görevlilerinin çocuklarına Kreş açılmalı, bunun mümkün olmadığı birimlerde görev yapan personele kreş yardımı yapılmalıdır.
Görme ve işitme engelli kamu çalışanı ebeveynlerin okul öncesi ve ilkokul çağı çocuklarının eğitimlerinin desteklenmesi amacıyla, kaynaştırma yoluyla eğitim gören engelli çocukların faydalandığı destek eğitim uygulamalarından yararlanması sağlanmalıdır.
Tüm kamu çalışanları devlete ait sosyal tesislerden %50 oranında indirimli olarak yararlanmalıdır.
Memur sendikalarına üyelik işlemleri dijital devlet yapısına uygun olarak E - Devlet sistemi üzerinden yapılabilmelidir.
Zor koşullu bölgelerde zorunlu hizmet uygulaması kapsamında görev yapan öğretmen ve eğitim çalışanlarımızın zorunlu hizmet uygulamasından muaf tutulmalı ayrıca bu uygulama kaldırılmalıdır. Bu bölgelerde görev yapacak öğretmen ve eğitim çalışanlarımıza teşvik amaçlı taban aylıklarının 2 katına çıkarılarak ek hizmet puanı verilmelidir.
Hâli hazırda Mili Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü; yıl içinde kadrolu öğretmen il içi, il dışı, mazeret; sözleşmeli öğretmen il içi, il dışı, mazeret ve ilk atama gibi farklı atamalar yapmaktadır. Bu durum öğretmenler arasında haksızlığa sebep olmaktadır. Bu atamaların birleştirilmesi gerekmektedir. Her yıl, yeni atama için yüz binlerce öğretmen adayı yoğun kamuoyu oluşturmakta, talepte bulunmaktadır. Bunun nedeni ise Millî Eğitim Bakanlığının ne zaman ve ne sayıda atama yapılacağını belirlememesi ve sistemsizliğidir. Bu nedenle atama sayılarının önceden planlanması ve atama takvimin her yıl sabit olması talebimizdir.
Öğretmenlerin Aile Birliği, Sağlık, Can Güvenliği Mazeretleri ve Engellilik Durumu ile Diğer Nedenlere Bağlı Yer Değiştirme işlemleri her sene yılda iki defa gerçekleştirilmektedir. Tayin isteyen öğretmenin hizmet puanı yetersizliğinden veya başvuruda bulunduğu yerde az kontenjan açılmasından dolayı tayininin gerçekleşememesi de söz konusu olabilmektedir. Gerçekleşmeyen bir tayin nedeniyle, özellikle "Aile Birliği Mazereti" ile tayin isteyen öğretmenlerimizin "Aile Birliği" en az 6 ay süreyle sağlanamadığı için maddi ve manevi olarak mağduriyetler yaşanmaktadır. Bazı dönemlerde bu tarz mağduriyetlerin önüne geçme amaçlı Bakanlığımızın 'İl veya İlçe Emri' diye tabir edilen uygulamaları devreye sokularak, öğretmenin hizmet puanı yetersizliğinden veya başvuruda bulunduğu yerde az kontenjan açılmasından dolayı gitmek istediği yere gidememesi sonucu o ilin İl veya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü emrine atanması söz konusu olmuştur. Bu uygulamanın bazı dönemlerde uygulanıp bazı dönemler uygulanmaması eşitsizlik ya da haksızlık gibi kavramların tartışma konusu olmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle yapılacak düzenlemeler ve belirlenecek şartlar altında bahsi geçen 'İl veya İlçe Emri' uygulamasının Öğretmenlerin Aile Birliği, Sağlık, Can Güvenliği Mazeretleri ve Engellilik Durumu ile Diğer Nedenlere Bağlı Yer Değiştirme dönemlerinde kalıcı bir uygulamaya dönüşmesi talebimizdir.
Bakanlığımız kadrolarında çalışan müdür, müdür yardımcıları, rehber öğretmenler/psikolojik danışmanlar mesai usulü çalışan personel akademik kariyer geliştirmek için yüksek lisans ve doktoralarını yaptıkları halde, diğer branşlara verilen yüksek lisans mezununa %7, doktora mezununa %20 artırımlı ek ders ödemesinden yararlanamamaktadır. Sendikamıza meslektaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda öğretmen branşları arasında oluşan adaletsizliğin giderilmesi gerekir. Bakanlığın akademik kariyer yapmayı teşvik ederken öğretmenler arasında bu şekilde bir ayrıma gitmesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Oysa ki ilgili öğretmen ve idareciler öğrencilerle bilfiil ilgilenmekte ve derse girmiş kabul edilmektedir. Bu nedenle diğer öğretmenlere ek ders ücret farkı verilirken ilgili öğretmenlere verilmemesi haksızlığa sebep olmaktadır. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi tarafından:” Diğer taraftan, davalı idare tarafından yüksek lisans yapan davacının ek ders ücretinin artırımlı olarak ödenmemesinin sebebinin ise; davacının fiilen derse girmemesi olarak gösterildiğianlaşılmıştır.Ancak, rehberlik öğretmeni olarak görev yapan davacının işin doğası gereği fiilen ders görevinin olmayacağı, ek ders ücreti ödenirken de, rehber öğretmenler için; “her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında rehber öğretmenlerinin ders yılı süresince haftada 18 saatinin ek ders niteliğinde yönetim görevi sayılacağı ve fiilen görev yapma karşılığında ek ders ücreti ödeneceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu durumda, yaptığı işin doğası gereği ders görevi olmayan, bir başka değişle fiilen derse girme imkânı bulunmayan davacı yönünden; fiilen derse girme gibi bir koşulun aranamayacağı, rehberlik görevinin fiilen yapılmasının yeterli olacağı, dolayısıyla lisans sonrası kendilerini geliştirmeleri, mesleki hayatlarına katkı sağlayabilmeleri adına yüksek lisans / doktora yapmış olan rehber öğretmenlere de ayrım gözetilmeksizin artırımlı ek ders ücreti ödemesini gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuat hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.” hükmüne yer verilmiştir. Bakanlığın, öğretmenler arasında oluşan bu eşitsizliği ortadan kaldırması, akademik kariyer yapan müdür, müdür yardımcısı, rehber öğretmen/psikolojik danışmanların ve mesai usulü çalışan personelin mağduriyetlerinin giderilmesi, gerekli mevzuat değişikliğinin yapılması ve bu öğretmenlere de artırımlı ek ders ödenmesini talep ediyoruz.
Aylık karşılığı ders saatlerindeki farklı uygulamalar, aynı işi yapan öğretmenler arasında bir haksızlığa sebep olmaktadır. Bütün öğretmenlerin çalışma usul ve esasları dikkate alındığında “eşit işe eşit ücret” ilkesi ile bu durum değerlendirilmeli, branş öğretmenleri ile sınıf, okul öncesi, atölye öğretmenleri arasında oluşan bu fark ortadan kaldırılmalıdır. Öğretmenlerin üniversitede gördükleri eğitim süreleri aynıdır, görev yaptıkları okullardaki ders saatleri, teneffüs süreleri aynıdır. Aynı işi yapan öğretmenler arasında oluşan bu adaletsiz uygulamaya son vermek, çalışma huzurunu sağlamak adına gerekli bir durumdur. Gerekli kanun ve mevzuata değişiklikleri yapılarak; yıllardır devam eden, eşitlik ilkelerini bertaraf eden, bu uygulamaya son verilmelidir. Sınıf, okul öncesi ve atölye öğretmenlerinin aylık karşılığı ders görev saatlerindeki farklı uygulamalara son verilmesi, bütün öğretmenlerin aylık karşılığı ders görev saatleri 15 saat olacak şekilde düzenlenmelidir.
Başarı Belgesi, kamu kurumlarında görev yapan memurlardan, olağanüstü gayret ve çalışmaları ile emsallerine göre başarılı görev yapmak suretiyle, kamu kaynağında önemli ölçüde tasarruf sağlanmasında, kamu zararının oluşmasının önlenmesinde ve önlenemez kamu zararlarının önemli ölçüde azaltılmasında, kamusal fayda ve gelirlerin beklenenin üzerinde artırılmasında veya sunulan hizmetlerin etkililik ve kalitesinin yükseltilmesinde somut olaylara ve verilere dayalı olarak katkı sağladıkları tespit edilenlere verilebilen belgedir. Bu tanımdan hareketle öğretmen ve eğitim çalışanlarına verilen yada verilmesi planlanan başarı belgelerinin belirlenen bir komisyon tarafından değerlendirilerek şeffaflık ilkesi gereğince adaletli bir şekilde hak edene verilmelidir.
İnsan haysiyetine yakışan, tüm kamu çalışanlarının haklarını garanti altına almak suretiyle ilerleten ve geliştiren, insan refahını yükseltmeyi hedefleyen, gelir adaletini tesis eden, çalışanları geleceğe dair ümitvâr kılacak kararların alındığı, ülkemiz için hayırlara vesile olacak bir toplu sözleşme süreci diliyoruz.